NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
حَدَّثَنَا
يَحْيَى عَنْ
الْحَجَّاجِ
الصَّوَّافِ
حَدَّثَنِي
يَحْيَى بْنُ
أَبِي
كَثِيرٍ عَنْ
هِلَالِ بْنِ
أَبِي
مَيْمُونَةَ
عَنْ عَطَاءِ
بْنِ يَسَارٍ
عَنْ
مُعَاوِيَةَ
بْنِ الْحَكَمِ
السُّلَمِيِّ
قَالَ قُلْتُ
يَا رَسُولَ
اللَّهِ
جَارِيَةٌ
لِي
صَكَكْتُهَا
صَكَّةً
فَعَظَّمَ
ذَلِكَ
عَلَيَّ
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَقُلْتُ
أَفَلَا
أُعْتِقُهَا
قَالَ ائْتِنِي
بِهَا قَالَ
فَجِئْتُ
بِهَا قَالَ
أَيْنَ
اللَّهُ قَالَتْ
فِي
السَّمَاءِ
قَالَ مَنْ
أَنَا قَالَتْ
أَنْتَ
رَسُولُ
اللَّهِ
قَالَ
أَعْتِقْهَا
فَإِنَّهَا
مُؤْمِنَةٌ
Muâviye b. Hakem
es-Sülemî'den, şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Ya Rasûlallah! Benim bir
cariyem var, o'na bir tokat attım, dedim. Hz. Nebi (s.a.v.) bunu bana çok
gördü, (yakıştırmadı).Ben de:
Onu azad edeyim mi? diye
sordum.
"O cariyeyi bana
bîr getir." buyurdu.
Ben de onu Rasûluilah'a
getirdim, Efendimiz (kadına):.
"Allah
nerede?" diye sordu.
Gökyüzünde. "Ben
kimim?"
Sen Allah'ın elçisisin.
RasûluIIah (s.a.v.) (bana):
“Onu azad et, şüphesiz o
mü'mindir" buyurdu.
İzah:
Müslim, mesâcid; Nesâî,
sehv; Muvatta, ıtk; Dârimî, nüzûr; Ahmed b. Hanbel, V, 447, 448, 449.
Hadisin İmam Mâlik'in
Muvatta'ındaki rivayetinde; Muâviye’nin cariyeye tokat vurmasına, onun bir
koyunu kaybetmiş olmasının sebep olduğu belirtilmektedir.
Anılan rivayette bu
husus şu şekilde ifade edilmiştir:
"RasûluIIah
(s.a.v.)'a gelip; ya Rasûlallah, benim koyunlarımı güden bir cariyem var.
Yanına gittim, bir koyun kaybolmuş. Sordum; kurt yedi, dedi. Bende kızdım;
nihayet ben de insanım ve yüzüne bir tokat vurdum. Benim bir köle azad etme
borcum var, onu azad edeyim mi? dedim..."
Görüldüğü gibi, gerek
Ebû Davud'un gerekse Muvatta'ın rivayetlerinde mevzubahs edilen köle azad
etmenin yemin keffareti ile ilgili olduğuna dair bir kayıt mevcut değildir.
Muvatta'ın rivayetinde ravi sahabenin bir köle azad etme borcu olduğuna işaret
edilmekte, fakat bu borcun neden dolayı olduğu belirtilmemektedir. Ancak,
işaret edilen hadis Muvatta'da "Vacib olan köle azadlarda caiz
olanlar" başlığı altında yer almıştır.
Sahih-i Müslim'de;
kölesine tokat atan kişinin keffaret olarak o köleyi azad etmesi gerektiğine
dair bir bölüm ve bu konuda bazı hadisler vardır. Gerçi üzerinde durduğumuz
hadis, Müslim'in o babında yer almamaktadır. Fakat, bu hadiste işaret edilen
azad konusunda onunla alâkalı olması muhtemeldir. Yani, Hz. Nebi (s.a.v.)
Muâviye'ye, cariyesine tokat attığı için onu azad etmesini emretmiş olabilir.
Cariyenin azadından önce Hz. Peygam-ber'in onun müslüman olup olmadığını
araştırması, keffarette azad edilecek kölenin müslüman olmasının şart'
olduğuna işaret kabul edilmiştir.
Alimler; az bir
dövmekte, köle azad etmenin vacib değil mendub olduğunda ittifak etmişlerdir.
Bunun yapılan hataya keffaret olacağı ümit edilir. Fakat, aşın derecede
dövülmesi halinde ne gibi cezalar verileceği.konusunda farklı görüşler Vardır.
Mâlikîlerle İmam Leys'e göre, böyle bir köle, sahibi aleyhine azad olur ve
sahibi idarece cezalandırılır. Diğer âlimlere göre köle azad olmaz.
Hadis metninde ifade
edildiği üzere, Muâviye (r.a) cariyeyi Hz. Nebi'e (s.a.v.) getirince,
Efendimiz, onun mü'min olup olmadığını anlamak maksadıyla, Allah'ın nerede
olduğunu sormuş, o da "gökyüzünde" karşılığını vermiştir. Kadının Hz.
Nebi'in Nebiliğini de tasdik etmesinden sonra Efendimiz, cariyenin mü'min
olduğuna hükmetmiştir.
Bu ifadelerden;
"Allah göktedir" diyen kişinin dinden çıkmayacağı, hatta Allah'ın
semada olduğu anlaşılmaktadır.
Ancak cariyenin,
"Allah gökyüzündedir" demesinden maksadı, Allah'ın yüceliğini işaret
olsa gerektir. Çünkü ehl-i sünnet itikadına göre, Allah yer ve zamandan
münezzehtir. Kur'ân-ı Kerîm'deki, Allah'ın arş üzerine istiva ettiğini bildiren
âyetleri, selef uleması hiç te'vil etmez, olduğu gibi kabul eder. Bundan
muradın ne olduğunu ancak Allah Teâlâ'nın bildiğini söyler. İşte ehl-i sünnette
muteber ve meşhur olan görüş budur.
Allah'ın arş üzerine
istivası konusu, ilgili âyetlerin tefsirlerinde uzun uzadıya anlatılır. Biz bu
konuyu merak edenlere, işaret ettiğimiz yere bakmalarını tavsiye edip,
hadisten elde edilen hüküm konusuna dönelim.
Yukarıda işaret
edildiği gibi hadisin zahiri, yemin keffaretinden dolayı azad edilecek kölenin
vasfına doğrudan delâlet etmemektedir. Ebû Dâvûd'-un bu hadisi, yemin keffareti
babında vermesi, keffaretlerin tümünde azad edilecek kölenin aynı vasıfta
olması gerektiğine işaret için olmalıdır. Yani madem ki, müslüman bir köleye
tokat atmaktan dolayı azad edilecek kölenin müslüman olması gerekiyor, yemin
keffareti olarak azad edilecek köle de müslüman olmalıdır, demek istiyor. Bu
konu mezhepler arasında ihtilâlidir.
Şafiî, Mâliki ve
Hanbelîlere göre, bütün keffaretlerde azad edilecek kölenin mü'min olması
şarttır. Dolayısıyla, kâfir olan kölenin azad edilmesi keffareti ödemede
yeterli değildir. Bu görüş sahipleri azad edilecek olan mü'min kölenin namaz
kılıp oruç tutar olmasını da şart koşarlar. Fakat namaz kılıp oruç tutmadan
maksadın, gerçekten bu ibadetleri işlemek mi yoksa bu ibadetlerle mükellef
olmak mı olduğu konusunda farklı görüşlere sahiptirler. Genelde, müslüman olan
bir çocuk köleyi azadın keffaret için yeterli olduğu kabul edilir. Hanefîlere
göre; yemin keffareti için azad edilecek kölenin müslüman olması şart
değildir. Ahmed b. HanbePden de, zimmî kölenin azad edilmesinin yeterli
olduğuna dair bir rivayet mevcuttur.
Mezhepler arasındaki bu
görüş ayrılığına sebep, hâtaen adam öldürmenin keffareti ile ilgili olan âyeti
anlama farklılığıdır. Çünkü o âyette kati keffareti olarak, "bir mü'min
kölenin azad edilmesi" öngörülmektedir. Yemin keffareti ile zıhar
keffareti hakkındaki âyetlerde ise, azad edilecek kölenin tnü'min olması
gerektiğine dair bir kayıt mevcut değildir.
Yemin keffaretinde azad
edilecek kölenin müslüman olmasını şart kokanlar; yemin bahsindeki mutlak
(kölenin müslüman olması kaydı olmayan) lyeti, katil bahsindeki mukayyed
(kölenin müslüman olması gerektiğini bil-iiren) âyete hamleflerler. Hataen adam
öldürmeden dolayı da yemini bozmaktan dolayı da keffaret olarak köle azad
etmek gerekir. Yani, "Her iki suçun cezası da aynıdır. Birisinde azad
edilecek kölenin müslüman olması ?art olduğuna göre ötekinde de şarttır."
derler.
Hanefîler ise,
âyetlerden mutlak olanı mukayyed olana hamletmezler. Her bir âyeti ilgili
bulunduğu konuya hâs kılarlar ve katilden dolayı olan ceffarette azad edilecek kölenin
müslüman olmasını şart koşarlarken yemin ceffaretinde bunu şart koşmazlar.